Azla yetinenler

İş yerine gitmek için harcadığımız zaman, çalışırken harcadığımız zaman ve uykuyu çıkarırsak tahminim emekli olana kadar her senede sadece 1-2 hafta ”yaşıyoruz” geriye kalan sürede prangalarımız bize eşlik ediyor. Uğraştığımız birçok şeyin yanında pek göze çarpmayan aslında oldukça ciddi olan bu sorunla ilgili olarak son zamanlarda bir yaşam tarzı olarak minimalizm ile ilgili okumalar yapmaya başladım. Türkiye’de çok yaygın olmayan bu yaşam tarzı olabildiğince az eşyaya sahip olmayı, kendine vakit ayırmayı, yaşamla ve doğa ile barışık yaşamayı öğütlüyor. Bu akıma kendini kaptırmış fanatik kimseler sadece 100 eşyaya sahip olma, senede iki kereden fazla alışverişe gitmeme gibi kendi düsturları ile yaşıyorlar. Minimalist yaşam sadece radikal ekonomik kararlarla sürdürülen birşey değil. Minimalist akımı takip edenler birşey alırken ilk olarak ”Hayatıma ne gibi bir değer katacak ? ” sorusunu vicdanen cevaplandırıyorlar. Marka olduğu için ya da sadece ”şirin, güzel” olduğu için birşeyler almak yok. Onun yerine insanın belki de gerçek anlamda sahip olduğu fakat ellerinden kayıp giden tek şey olan zamanı her gün farklı deneyimlerle, anlamlı sosyal ilişkilerle doldurmak var. Az tüketim yapılarak hem çevre dostu bir yaşam sürdürülmüş oluyor ayrıca ekonomik olarak da israfın önüne geçilmiş oluyor. Modern iş hayatı insanı haftanın en az beş günü iş yerine kilitliyor ve ondan haftasonu ”kendini şımartmasını” yeni ve havalı birşeyler tüketmesini istiyor. Olayın çıkış yeri yurtdışı olunca ben de sizler gibi ilk olarak ”Burada olmaz, biz nasıl yapacağız, çok çalışmazsak nasıl yaşayacağız ? ” diye düşündüm. Çok da düşünmeden önemli olanın niyet olduğu sonucuna vardım. Minimalizm yürümeye değer bir yol, bir sonuç değil. Materyal zevkler yerine, farklı tecrübeler insanı daha geliştiren ve daha mutlu eden şeyler. Hayatı sonuna kadar kariyer için yaşamanın pek anlamı yok. Hem demiyorlar mı hayat nefes aldığınız değil nefesinizi kesen anlardır diye. Günde 15 saat işe ayırdığı için sevinçten nefesi kesilen birisini bulmanız zor ama belkide daha az hırs gerektiren bir işte çalışan babanın kızının ilk adımını atarken yanında olması, ya da belki rasgele yola çıkılan bir serüvende nefes kesen bir manzarayla karşılaşmak pekala mümkündür.

Yorum bırakın